Merhaba arkadaşlar. Kitabımın 2. bölümünü de sizlerle paylaşıyorum. İyi okumalar..
BÖLÜM 2
Gökyüzü derindi ama uçsuz bucaksız görünmüyordu. Suni yapılar o kadar yükselmişti ki gökyüzünde açık bir alan bulmak imkansızlaşmıştı. Bir kuş, özgürlüğü elindeymiş, böyle bir gökyüzüne doğmak kaderiymiş gibi o yüksek katlı binaların arasından süzülüyordu. Hava gittikçe kararıyor, açık mavi gökyüzü yerini lacivert ve grilere bırakıyordu. Birazdan yağmur yağacaktı, biliyordu. Yavruları için yiyecek bir şeyler bulur bulmaz yuvasına dönecekti. İnsanoğlundan geriye kalan kırıntılardan toplayıp yuvasına gitmek için dönüş yolunu tutmuştu. Bir binanın köşesini dönmesiyle bir karganın onu fark edip peşine takılması bir oldu. Karga, kuşun ağzındaki yiyeceği fark etmişti. Kuşa doğru manevralar yaparak kuşu sıkıştırdı. Kuş ruhsuz kargadan kaçmak için tüm gücünü kullanıyordu. Ama karga ondan daha güçlüydü. Karganın birkaç atağından sonra kuş yoruldu ve hızını kaybetti. Karga ona doğru hamleler yaparak defalarca gagaladı. Kuş, yuvasına ve yavrularına 100 metre kala yalpalanıp kanlar içerisinde bir binanın camına çarptı ve sonsuzluğa doğru düştü. Yağmur çiselemeye başladı.
***
Yağmur tüm gece dinmemişti. Sabahın ilk saatlerinde, alacakaranlık kendini gösterdiğinde yağmur yağmaya devam ediyordu. Tatlı tatlı pencereye yağan yağmur yeni yuvasına gelen minik bebeği huzurla doldurmuştu. minik tombul elleri heyecanla ve serbestçe etrafta geziniyor, okyanuslar kadar mavi gözleri keşfe çıkar gibi çevresine hayran hayran bakışlar atıyor, normal bebekler gibi tatlı tatlı kıpırdanıyordu. Pembe yanaklarıyla attığı sevimli kahkahaları bütün evi sarıyor ve bulunduğu evi bir yuva sıcaklığına getiriyordu. O tüm masumiyetiyle, olaylardan bihaberken odanın kapısı açıldı. Az önce karanlık olan odanın içerisi birden aydınlandı. Bebeğin yüzünün yarısı aydınlanırken diğer yarısı karanlıkta kaldı. Bebek ışığa doğru dönüp sevimli bir gülücük attı. Az sonra iki el uzandı ve bebeği yatağından aldı.
***
Kadın bebeği yatağından almıştı, kokusunu içine çekerken bir yandan da odanın kapısına doğru yöneldi. Koridordan salona geçti. Adam koltukta oturuyordu. İçeri giren karısına ve kucağındaki kızlarına baktı. Daha önce böyle bir manzaraya denk gelmemişti. Şimdi ise bu manzara onun her şeyi, ailesiydi. Karısına baktı, ardından gözleri bebeğin üzerinde gezindi. Gözleri, saçları, yanakları tıpatıp karısı gibiydi. Hala inanamıyordu bu görüntünün gerçek olduğuna. Bunların olması imkansızdı. Toparlandı ve ayağa kalktı. Onlara doğru yürürken kollarını da iki yana açtı. Bir baba şefkatiyle sarıldı ailesine. Önce kızının sonra da karısının alnından öptü. Ama içli içli, koklaya koklaya. Kadın gülümsedi 'İstersen alabilirsin' dedi. Adam evet anlamında başını salladı. Gözleri ıslanmıştı. İşaret parmağını büküp tersiyle gözünü sildi ve Dünya'sını kucağına aldı. Dünyalar onundu. Hayat bu kadardı işte bir kucak. Mutluluk buydu, bir bebek. Şimdiye kadar hep bir eksik vardı, hep eksik yaşıyor gibiydiler ama o eksikliğin büyüklüğü şimdi yeni yeni anlaşılıyordu. Baba-kızın bu görüntüsü kadını duygulandırmıştı. Bebeğin teni, yanağındaki o derin gamzeleri kocasınınki gibiydi. Zaten o gamzelerine vurulmamış mıydı? Ağlamaklı bir ses tonuyla 'Mamasını hazırlayayım. Çok acıkmış olmalı' dedi arkasını dönüp mutfağa yönelirken. Kadın çıktı. Adam minik bebekle oturdu baş köşeye. Bir müddet sonra kadın elinde bir mama kabı ile içeri girdi. Sandalye çekti ve baba-kızın karşısına oturdu. Mamayı bebeğe yedirmeye başladı. Bir yandan da bugün ''..... ve kocası bize geleceklerdi. Unutmadın değil mi? Alışveriş yapmamız gerek' dedi. 'Tabi ki unutmadım. Biraz daha vakit geçireyim sonra hemen çıkar bir koşu alır gelirim' dedi bebeği izlerken. 'Daha doğru düzgün vakit bile geçiremedik bebeğimizle' diyerek isyan etti. 'Daha çok vaktimiz olacak' dedi kadın. 'Hadi daha hazırlıkta yapmamız lazım!'. Adam bebeği annesine bıraktı ve terasa yöneldi. 'İstediğin bir şey olursa ara!'.
***
Akşam olmuştu. Kadın mutfakta yemek yapmayı yeni bitirmiş, birazdan gelecek olan misafirleri kötü bir manzarayla karşılaşmasın diye mutfağı topluyordu. Adam içeride bebeğin başında durmuş, hayran hayran uyuyuşunu izliyordu. Derin bir nefes aldı ve odadan çıktı. Mutfağa, karısının yanına gitti. Sol omzundan yaklaşıp sarıldı. 'Harika bir duygu. Öyle değil mi?'. 'Hem de nasıl' dedi kadın gözlerini kocaman açıp kafasını iki yana sallayarak. Döndü ve kocasının dudağına bir öpücük kondurdu. Kapı çaldı. Kocasının dudaklarından ayrıldı. Gülümsediler.
Yorumlar
Yorum Gönder